KOCAELİ – KODA üyesi akademisyenlerin “Üniversitenin ötesinde” başlığıyla düzenlediği sempozyumun ikinci gününde konuşmacıların tümü tutuklu KODA üyesi, HDK Eşsözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun derhal serbest bırakılmasını istedi.
Kocaeli Dayanışma Akademisi (KODA) tarafından “Üniversitenin ötesinde” başlığıyla düzenlenen sempozyum 2’nci gününde devam ediyor. Birleşik Metal İş Sendikası Kocaeli Şubesi’nde yapılan sempozyumun 2’nci günündeki ilk oturumunda “Araştırma ne için? Kimin için? Nasıl?” başlığı tartışıldı. Moderatörlüğünü KODA üyesi Doç. Dr. Hülya Kendir’in yaptığı oturumda, Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Işıl Ünal, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Meral Akbaş, Kocaeli Kültür Kolektifi üyesi Doç. Dr. Bora Erdağı, Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Nihan Bozok ve Yıldız Teknik Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Ali Yalçın Göymen konuşmacı olarak katıldı.
HAMZOĞULU’NUN SERBEST BIRAKILMASI İSTENDİ
Sempozyumun moderatörü Doç. Dr. Hülya Kendir, geçtiğimiz günlerde gözaltına alınıp tutuklanan KODA üyesi ve Halkaların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu için “Aramızda bulunmayan arkadaşımız Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” diyerek sempozyumu başlattı.
ÜNAL: KOLEKTİF ÇALIŞMAK ŞART
İlk olarak söz alan Prof. Dr. Işıl Ünal, “Araştırarak Özgürleşmek, Özgürleşerek Araştırmak” konusunda sunumunu gerçekleştirdi. Konuşmasına başlarken Hamzaoğlu’nun serbest bırakılması temennisinde bulunan Ünal, bilginin politik bir faaliyet olduğunu belirterek, araştırmanın içinde bulunduğu konumdan soyutlamanın mümkün olmadığını söyledi. Gerçekliğin herkes için aynı anlamı ifade etmediğini belirten Ünal, “Gerçekliği anlamak ve hayata geçirmek için, araştırmayı kolektif bir süreç olarak tanımlayan paradigmaları ortaya çıkarmalıyız. Sadece paradigmanın başka bir paradigma haline gelmesi önemli değil, hangi etmenlerle yorumladığımız önemli. Paradigmanın dışında süreci nasıl kurduğumuz da önemli. Araştırmayı kolektif bir süreçte yapmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ünal sadece düşünsel teorinin yeterli olmayacağı vurgusunu yaparak, “Özgürleşimci bir yaklaşım kurmak istiyorsam hem düşünsel hem de pratiğe dökmem gerek. İki yaklaşım bütünleşmediği sürece sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bilgi birikiminin sürdürülmesi için kolektif çalışma şart” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
GÖYMEN: DEVRİM YAPMAK ZORUNDAYIZ
Praksis Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Ali Yalçın Göymen, “Bilginin ve Yaşamın Müşterekleşmesi Olarak Devrimci Praksis” başlığını tartışmaya sundu. Göymen de konuşmasına Hamzaoğlu’nun serbest bırakılmasını isteyerek başladı. Dünyanın politik olarak patlamaya hazır bir bomba olduğunu söyleyen Göymen, “Bombanın pimini çekmek için ortaya çıkan birçok kişi var. İnsanlığın içine düştüğü bu durumdan nasıl çıkarırız sorusunu arıyoruz. Benim görüşüm söz konusu kurtuluşun devrimci praksis ile olabileceği. Devrimi yapmalıyız, yapılabilecek tek şey bu” ifadelerini kullandı.
Dünyanın topyekûn mahvolmadan mücadeleyi bugünden örmek gerektiğini belirten Göymen “’Hayır, bu dünyayı bizler üretiyoruz, bizi tahakküm altına alarak kullanmanıza izin vermeyeceğiz’ diyoruz. Müşterekleşmeyle yabancılaşmanın tam tersi bir hareket örüyoruz, ortaklaşıyoruz, öznelleşiyoruz. Müşterekleşme topluluğu atılmış adım, devrimci praksise olanak sağlayan bir şey. Dönüşüm insanların yaşamlarını kendi ellerine almalarıyla olacak. Yenidünyanın kapılarını açmak müşterekleşmeden geçecek. Devrim yapmak bir zorunluluktur ve madde ile düşünce arasında ki sınırı aşmak devrimci praksistin temel görevidir” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
BOZOK VE AKBAŞ: FEMİNİST METEDOLOJİ SESİ ÇIKMAYANLARI SESİ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Meral Akbaş ve Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Nihan Bozok, “Hissetmek, Görmek, Dinlemek, Dönüştürmek: Feminist Metodolojinin İmkanları Üzerine” yaşadıkları deneyim ve araştırmaları paylaştı.
İlk olarak söz alıp Hamzoğlu için özgürlük temennisinde bulunan Bozok, feminist metoloji kavramının ortaya çıkması ile yeni bir bakış açısının oluştuğunu söyledi. Bilim ve yaşamda kadınların sesinin kısıldığını söyleyen Bozok, “Feminist metoloji, sesi çıkmayanların sesine dikkat çekmemize olanak veriyor” ifadelerine yer verdi. Tarihin kadınları yazmadığına dikkat çeken Bozok, “Biz yaptığımız araştırmalarla kadınların görünmeyen tarihe nasıl tanıklık ettiğine şahit oluyoruz ve bunun görünür kılmasını sağlıyoruz” şeklinde konuştu.
Bozok ardından konuşan Akbaş ise, Hamzoğlu’nun serbest bırakılmasını talep ederek konuşmasına başladı. Akbaş, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Feminist metodoloji bilimin erkek eliyle yapıldığını reddeder. Daha kökten bir sorgulamayı yarattı. Bu kopuşla dünyaya baktığınız yer değişiyor. Feminizmi feminizm yapan şey kadının anlattığı her hikayeye, araştırmaya değer vermek, onu görünür kılmaktır. Kadınlar tarihi ve yaşamı çok uzaktan ve gözlemleyerek aktarıyor ve yazılan tarihin ötesinde bir deneyimi yaşamamızı sağlıyor.”
ERDAĞI: KÜRSÜLERİ YIKMAMIZ GEREK
Oturumda son olarak Kocaeli Kültür Kolektifi’nden Bora Erdağı, “Her Şey Bir ‘Espri’den Doğdu: Non Scholae, Sed Vitae Discimus” başlığını tartışmaya açtı. Erdağı da Hamzaoğlu’nın serbest bırakılmasını talep ederek, konuşmasına başladı. Esprinin Türkçe’deki tanımından farklı olarak düşünmeyi ve dönüştürmeyi ifade ettiğini belirten Erdağı, “Espri yapmak bir eylemdir. Espri somuttur. Espri temel olarak tarihe ve yaşama tutunarak kendini var edebilir. Bugün olanlar bir çok imkan yaratmaktadır. Krizler çağı buna olanaktır, buluşmak gerekir. Fikre ihtiyacımız yok, gerçekliğe ihtiyacımız var. Attan düşmüş insanlar olarak hangisini dikkate alırsak alalım bizim burjuva oyunlarından kurtulmamız, kürsüleri yıkmamız lazım” şeklinde konuştu.
Sempozyumun ikinci gününün ilk oturumu soru-cevap kısmıyla sona erdi. İkinci bölüm, verilen yemek arasının ardından “Eleştirel ve özgürleştirici pedagojik arayışlar” başlığıyla devam edecek.
Kaynak : MA